28 Ekim 2010 Perşembe

Sonbaharın oynak havaları:


Ofiste bir blues havaları, bir özgürlük çığlıkları, sormayın. Koridordan geçip bir odaya girdiğinizde ansızın bir ofis çalgıcısı ile karşılaşabilirsiniz.

Amerika'ya getirilen ilk köleler, Mississipi Nehri'nin beslediği ve büyük pirinç tarlalarının bulunduğu New Orleans ve Memphis bölgelerine yerleştirildiler. Köleler tarlalarda çalışırken bir yandan da hep bir ağızdan şarkı söylüyorlardı. Bu şarkıların sözleri özgürlüğü, birliği, beraberliği ve ümidi aşılayan, haksızlıkları sorgulayan sözlerdi. İşleri ve yemekleri vardı, durumu abartıyorlardı ama güzel söylüyorlardı.



İşte her sonbahar, onbinlerce kişiyi Türkiye'nin dört bir yanında konserlerde buluşturan Blues müziğinin böyle doğduğu söylenir.

Aynı her sonbahar, ansızın kulaklarımıza dolan bir müzik ya da horultu, bugün dinlediğimiz hemen her müzik türünün köklerinde yaşayan Blues'un bize bir bıdıbıdısı olmasın?

25 Ekim 2010 Pazartesi

Eren Talu’nun telefonunu bilen var mı?

Ayıptır söylemesi bir sürü ödül birikti. Şimdi çerçeveli olanları bir yere asmak, heykelcik şeklinde olanları da onların altına koyup Atatürk Köşesi gibi bir ödül köşesi yapmak icap ediyor. Tuvalete asalım önerim fazla tavırlı bulunduğu için ilgi görmedi. Hayrican’ın tavana asma projesi vardı, yanlış anlaşılmasın tavana yapıştırmıyoruz, çamaşır asar gibi tavana asıyoruz, öyle sallanıyorlar. O da tavan alçak olduğu için fazla tutmadı. İnsan gibi duvara asalım deyince, Tuna duvara işaret parmağının tersiyle tık tık diye vurarak “Kaldırmaz bu alçıpan, çivi taşımaz” gibi yorumlar yapıyor. Hiçbir şey yapamıyoruz ödülleri, öyle duruyorlar. Alper, iç mimar tutalım önerisini ortaya attı. Eren Talu diye düşündük.

1 Eylül 2010 Çarşamba

Networking özgürlüğü istiyoruz



İnanılmaz projelerimizi hayata geçirirken elbette biz de zorluklarla karşılaşıyoruz. Ama biliyoruz ki olay %1 inspiration, %99
perspiration. Dolayısıyla hemen önümüzdeki engelleri listeliyor, hızla nasıl ilerleyeceğimize karar veriyoruz. İşte son projede karşımıza çıkan engelleri nasıl aştığımızı gösteren bir tablo.

Şimdi sorun çözüldükten sonra bakınca özellikle "Facebook virale izin vermiyor" maddesi açtığı yolla gözlerimizi daha da
kamaştırıyor. Tebrikler Kompüter.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Bir konuda “en” olabilmek


Günümüzde rekabetten sıyrılmak için iyi olmak da yetmiyor, en iyi olmak gerekiyor. Elbette her konuda en iyi olmak mümkün değil. Ama bir konuya odaklanıp, tüm gücünüzle ona yüklenip, en iyi olmayı deneyebilirsiniz.

En yaratıcı, en çalışkan, en hızlı gibi rekabetin öldürücü olduğu alanlardan uzaklaşın, kendinize bir “sweet spot” bulun ve üstünde delice çalışın.

Biz ‘en iğrenç’i seçtik. İşte çalışma masasında duran masum bir ayran kutusu. Siz hangi konuda en iyisiniz?

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Bünyamin Sürmeli robot olabilir mi?

biyonik kişi

Üst üste tekrarlara aldırış etmeyen, dirençli bir vücut ve zihin yapısı… Facebook kullanmıyor olmasına rağmen, iki günde Facebook’u anlayış, özümseyiş, yorumlayış, projeye katkı yapış… Beş sayfalık metni oturup ezberleyiş… Sabah en erken geliş... Gece biraz daha devam edelim deyiş… Bir yandan gülümseyiş, espri yapış… Hepsi onda.

İzocam ft. Bünyamin Sürmeli. Çok yakında tüm internetlerde…

12 Temmuz 2010 Pazartesi

LOG


Okuduğumuz onlarca şeyden sonra biz de çalışma sistemimizi 21.yüzyılın ruhuna uygun hale getirmeye karar verdik. Yaptığımız şey, her ne olursa olsun, inovatif olmalıydı. İlk konuşulanlar arasında; aksiyon almayı cesaretlendirmek adına hata yapana bonus sistemi getirmek, yeni gelenler için sağlam bir training programı hazırlamak, iş üretimi ve sunum süreçlerini parçalara ayırıp mükemmelleştirmeye çalışmak gibi şeyler vardı. Ama bunların üzerinde çok durmadık, çünkü bunları zaten istediğimiz zaman yapabilirdik. Tartışmanın iyice derinleştiği bir anda, “Neden pencereden girip çıkmıyoruz?” gibi bir fikir çıktı. Konvansiyonel olan (Çoğu ajansın her gün yaptığı) kapıyı kullanmaktır. Peki neden pencereden girmiyorduk gerçekten? Pencere terasa açılıyordu. Kapıdan çıkıp dolanmaya da gerek kalmıyordu. Bu disruptive fikrin çıkmasıyla birlikte gün içinde hepimiz ofise pencereden girip çıkmaya başladık. Alınan ders: Daha fazla soru sormak lazım. Çözümler aslında hep gözümüzün önünde. Konuyu detaylı olarak değerlendirdiğimiz bir makaleyi Harvard Business Review’e gönderdik bile. Pencerenin resmini yanda (veya üstte) görebilirsiniz. Tabii ki lomo olarak.

17 Haziran 2010 Perşembe

12 Mayıs 2010 Çarşamba

http://www.elcolordemivoz.com yayında!















Jotun için yaptığımız www.sesiminrengi.com, İspanya'da İspanyolca olarak yayına girdi.
Anlayana aşkolsun: www.elcolordemivoz.com

12 Nisan 2010 Pazartesi

Efes Pilsen One Love Festival çok yakında.













Efes Pilsen One Love Festival web sitesi çok yakında www.efespilsenonelove.com adresinde.

Miller'ın dijital ajansı olduk.

24 Mart 2010 Çarşamba

İzocam'dan tam zamanında teslim.

Yapımını Sokak Barınakları viral filmini izleyen insanların üstlendiği evler Ocak ayı itibarı ile sahiplerine teslim edildi. Her biri el yapımı olan evlerin Facebook grubuna gönderilen fotoğraflarından bazıları:





12 Şubat 2010 Cuma

Sene 2010


2010 yazarken iki sıfır var. 1’in sağındaki sıfır sonda.

Sildiniz.

Diğer sıfır 1’in solunda. Solda sıfır.

Onu da sildiniz.

Kaldı mı 2 ile 1…

Çıkar 1’i 2’den…

1!

Ve işte Kompüter’in 1. Yıldönümü!













7 Ocak 2010 Perşembe

Nerede neyiz?

Güzide blogumuz madeinkomputer'in yanisira...

Friendfeed'de Komputer adiyla,
Facebook'ta Kompüter grubuyla,
Twitter'da _komputer ismiyle yer alıyoruz.

Bizi bir de orada gorun.
Şakalar, espriler falan...

Tokluğun sınırları.


Sevgili İzocam'la, zevkle yaptığımız kampanyalar sonrasında zevkle yemek yedik.

Fatih Bey'in meditatif neşesi gafil avlanmama yetti. Tüm uzayı midemde hissettiğim bir an oldu inanır mısın.

Bir sonraki yemeğe Tuna'yı hazırlıyoruz.

Fotoğrafta Umut, açık duran sol tarafından Adana kroşe yerken.